Unutmak bu kadar kolay mı sana
Yoksa zaten sevmiyor muydun aslında
Anlamsız mıydım ben senin için
Yerin yok muydu yüreğinde bana
Çok değil ufacık da olsa... yerin yok mu bana...
Oysa ki benimse sen vardın yüreğimde
ve yer yok senden başkasına...
mevsim bahar
best of tarık karlıdağ...
NAKLEN TELEVİZYON SEYRET...
31 Ağustos 2007 Cuma
sensiz olmuyor
Körkütük mü aşık olacaktım sana
Bilemezsin ne kadar derin yüreğimdeki yara
Kaç zaman oldu gelmedin
Bilemezsin ne yaşlar döktü bu gözler
adını yazdığım satırlara
Kaç gece gözlerimde yaşlarla daldım uykulara
sen vardın sadece aklımda sabahları uyandığımda
ve günün her anında
Ben körkütük mü aşık olacaktım sana
Söyleselerdi inanmazdım buna
Sensiz olmuyor ne olur anla
mevsim bahar
Bilemezsin ne kadar derin yüreğimdeki yara
Kaç zaman oldu gelmedin
Bilemezsin ne yaşlar döktü bu gözler
adını yazdığım satırlara
Kaç gece gözlerimde yaşlarla daldım uykulara
sen vardın sadece aklımda sabahları uyandığımda
ve günün her anında
Ben körkütük mü aşık olacaktım sana
Söyleselerdi inanmazdım buna
Sensiz olmuyor ne olur anla
mevsim bahar
11 Ağustos 2007 Cumartesi
EĞER...
O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa... dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse... hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar... her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa... bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa... iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa... eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız... kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu... hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız... O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine... uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa... dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız... kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa... Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... ...o halde bugün sizin gününüz!.. "Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
CAN DÜNDAR
CAN DÜNDAR
Bir Dost...
Saate bakmaksızın kapısını çalabileceği bir dostu olmalı insanın... "Nereden çıktın bu vakitte" dememeli, bir gece yarısı telaşla yataktan fırladığında;"Gözünün dilini" bilmeli; dinlemeli sormadan, söylemeden anlamalı...Arka bahçede varlığını sezdirmeden, mütemadiyen dikilen vefalı bir ağaç gibi köklenmeli hayatında; sen, her daim onun orada durduğunu hissetmelisin. ihtiyaç duyduğunda gidip müşfik gövdesine yaslanabilmeli, kovuklarına saklanabilmelisin.Kucaklamalı seni güvenli kolları,...dalları bitkin başına omuz, yaprakları kanayan ruhuna merhem olmalı...En mahrem sırlarını verebilmeli, en derin yaralarını açıp gösterebilmelisin; gölgesinde serinlemelisin sorgusuz sualsiz...Onca dalkavuk arasında bir tek o, sözünü eğip bükmeden söylemeli, yanlış anlaşılmayacağını bilmeli.Alkışlandığında değil sadece, asıl yuhalandığında yanında durup koluna girebilmeli.Övmeli alem içinde, baş başayken sövmeli ve sen öyle güvenmelisin ki ona, övdüğünde de sövdüğünde de bunun iyilikten olduğunu bilmelisin, "hak ettim" diyebilmelisin.Teklifsiz kefili olmalı hatalarının; günahlarının yegane şahidi...Seni senden iyi bilen, sana senden çok güvenen bir sırdaş...Gözbebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin.Ve sen ağladığında, onun gözünden gelmeli yaş...
* * *
Böyle bir dostum var benim.Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.Buluştuk geçenlerde...Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:"- N'apıyorsun" diye sordum."- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz..."- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
* * *
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri..."Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:"Bunu da aşacağız!İmza: Bir dost!.."
CAN DÜNDAR
* * *
Böyle bir dostum var benim.Pek sık görmesem de hep yanımda olduğunu bildiğim, yalansız riyasız dertleşebildiğim.Kuşağımın en iyisiydi hilafsız...Beraber okuduk, birlikte koştuk son 20 yılın amansız parkurunu...Katılasıya ağladık, doyasıya güldük yol boyu... Ekmeğimizi ve acılarımızı bölüştük. Çocuklar doğurduk, büyükler gömdük.Sonunda yara bere içinde oraya buraya savrulduk.Buluştuk geçenlerde...Bitaptı; kayan bir yıldız kadar ışıltılı, bir o kadar yorgun:"- N'apıyorsun" diye sordum."- Seyrediyorum" dedi; "çaresizce, öfkeyle, şaşkınlıkla ama sadece seyrediyorum".Seyrettiği; kuşağımızın en kötülerinin, pespayelik yarışında ipi ilk göğüsleyenlerin zirveye hak kazanmalarındaki akıl almaz gariplikti.İyiliğin ve ustalığın bu kadar eziyet gördüğü, kötülüğün ve yeteneksizliğin bunca ödüllendirildiği bir başka coğrafya var mıydı acaba?Okuldaki ideallerimizden, gençlik coşkumuzdan söz ettik bir süre; tozlu raftaki bir kitabı yıllar sonra merakla karıştırır gibi...Ülkemizin kaderini değiştirmeye azimliydik mezun olurken; lakin karanlığını boğmaya yemin ettiğimiz ülke, karanlığına boğmuştu bizi...Pazarda görsek tezgahından meyve almayacağımız adamların cenderesinde bir ömür geçirmiş, tünelden çıkış sandığımız ışığın, üstümüze gelen kamyonun farı olduğunu çok geç fark etmiştik.Velhasılı ne sevebilmiş, ne terk edebilmiştik.Krizde geçmişti bütün gençliğimiz; ve şimdi çocuklarımıza tek devredebildiğimiz, çok daha ağırlaşmış bir kriz..."- İşte" diye iç geçirdi kadim dostum, "...bunları seyrediyorum bir kenardan sessizce..."
* * *
İşte en çok da böyle zamanlarda bir dostu olmalı insanın...Yıllarca aynı ip üstünde çalışmış, cesaretle ihanet arasında gidip gelen bir salıncağın sınavında birbiriyle kaynaşmış iki trapezci gibi güvenle kenetlenmeli elleri..."Parkurun bütün zorluğuna rağmen dostluğumuzu koruyabildik, acıları birlikte göğüsleyebildik ya; yenildik sayılmayız" diyebilmeli...Issızlığın, yalnızlığın en koyulaştığı anda, küçücük bir kağıda yazdığımız kısa, ama ümitvar bir yazıyı, yüreğe benzer bir taşa bağlayıp birbirimizin camından içeri atabilmeliyiz:"Bunu da aşacağız!İmza: Bir dost!.."
CAN DÜNDAR
10 Ağustos 2007 Cuma
bir hikaye...
Zamanın birinde bir kasabada yaşayan dünyalar güzeli bir kız varmIş . Bu kız öyle güzelmiş ki çok uzak şehirlerden ve ülkelerden çok zengin, çok yakışıklı , asil pek çok delikanlı onu görmeye gelirmiş. Kendisiyle evlenmek isteyen nice prensi nice şovalyeyi reddeden güzel kız kimseleri beğenmezmiş . Bu arada aynı kasabada yaşayan ve bu kıza aşık olan genç bir delikanlı da bu kızı istemiş. Ama kız onu da reddetmiş . Aradan uzun yıllar geçmiş . Bizim delikanlı kasabadan ayrılmış . Kendine başka bir hayat kurmuş ve evlenmiş , çoluk çocuğa karışmış. Bir gun yolu bir zamanlar yasadigi guzel , kucuk kasabaya dusmus . Orada tanıdık birine rastladığında aklına bir zamanlar orada yaşayan dünyalar güzeli kız gelmiş ve ona ne olduğunu sormuş . Yaşlı adam önünde gül bahcesi olan bir evi göstererek kızın evlendiğini söylemiş.Bizimki bir zamanlar herkesi reddetmiş olan kızın kocasını pek merak etmiş.Bir gün gizlenip kocasını evden çıkarken görmüş . Kızın kocası sişman , kel ve çirkin mi çirkin bir adammış . Üstelik zengin bile değilmiş. çok merak eden adam kocası gittikten sonra evin kapisini çalmis . Kız kapıyı açınca adam kendini tanıtmış ve neden böyle bir adamla evlenmiş olduğunu sormuş. Kız da ona arkasındaki gül bahçesinden en güzel gül'u koparıp getirirse cevabı verecegini, bu arada tek şartının bahçede ilerlerken geriye dönmemesi olduğunu söylemiş . Adam da bunun üzerine yüzlerce güzel gülün olduğu bahçede ilerlemeye başlamış. Birden çok güzel sarı bir gül görmüş. Tam ona doğru eğilirken biraz ilerde kocaman pempe bir gül gözüne çarpmış. Tam ona uzanırken daha ilerde muhteşem güzellikte kırmızı bir gül goncası görmüş . Derken bir de bakmış ki bahçenin sonuna gelmiş ve mecburen oradaki bir gül'ü koparıp kıza götürmüş. Bahçenin en güzel gülünü getirmesini beklerken kız bir de ne görsün yaprakları solmuş cılız bir gül. Bunun üzerine adama dönen kız şöyle demiş ; "Bak gördün mü? Her zaman daha iyisini bulmak isterken ömür geçer ve sen en kötüsüne razı olmak zorunda kalırsın. Bu yüzden gençlik gitmeden, zaman akıp gitmeden elimizdekilerin kıymetini öğrenmemiz gerekir."
9 Ağustos 2007 Perşembe
AKARSULAR ÖZELLEŞİYOR...
Su krizine yeni çözüm planı: Baraj yap-işlet-devret
Küresel ısınma, beklenenin altında kalan yağışlar ve geciken barajlar nedeniyle kapıya dayanan su krizi için hükümet formülü: Akarsu ve göletlerin kullanım hakkı 49 yılı geçmeyecek şekilde özel sektöre satılacak İhale değil yarışmayla seçilecek yatırımcı, barajdan elde edilen suyu işletme süresi boyunca satarak hem yatırım maliyetini çıkaracak, hem de kâr edecek"
-Seçim sıralaında KanalTürk´te duymuştum "Seçimden sonra Dicle ,Fırat nehirleri de yabancılara satılacak ,gerekli düzenlemeler yapılıyor "denmişti ..
-A ha "durmak yok yola devam" Devam...devam...geç kalmayın...
sokaklarda...
Küresel ısınma, beklenenin altında kalan yağışlar ve geciken barajlar nedeniyle kapıya dayanan su krizi için hükümet formülü: Akarsu ve göletlerin kullanım hakkı 49 yılı geçmeyecek şekilde özel sektöre satılacak İhale değil yarışmayla seçilecek yatırımcı, barajdan elde edilen suyu işletme süresi boyunca satarak hem yatırım maliyetini çıkaracak, hem de kâr edecek"
-Seçim sıralaında KanalTürk´te duymuştum "Seçimden sonra Dicle ,Fırat nehirleri de yabancılara satılacak ,gerekli düzenlemeler yapılıyor "denmişti ..
-A ha "durmak yok yola devam" Devam...devam...geç kalmayın...
sokaklarda...
İNTERNET BAĞIMLILIĞI TANI KRİTERLERİ...
İnternet bağımlısı olan kişide aşağıdaki özellikler tespit edilir:
A- İnternet için ayırdığı süre ona yeterli gelmez. Doyuma ulaşmak için, internete, daha fazla zaman ayırma ihtiyacı duyar.
B- İnternet kullanımını bırakması ya da azaltması sıkıntıya yol açar. - Psikomotor ajitasyon, anksiyete gelişir. Zihni internette ne olup bittiğine takılıp kalmıştır. İnternetle ilgili fantezi ve hayaller kurar. - İnternet kullanımının bırakılmasıyla ortaya çıkan şikayetler, sosyal, mesleki yaşantısını olumsuz etkiler. - Yeniden internet kullanımıyla şikayetleri azalır.
C- Kişi, internete planladığından daha sık girer, daha uzun süre kalır.
D- Kişi, sürekli olarak, internet kullanımını sınırlamak ya da bırakmak isteğini duyar ve bu konuda başarısız girişimler yapar.
E- İnternetle ilgili değişik aktivitelere (kitap, taratıcılar, yüklenecek programlar, vs.) çok zaman ve para harcar.
F- Aşırı internet kullanımı nedeniyle, kişide, sosyal, mesleki, ailevi ilişkiler aksar; bedensel ve ruhsal bozukluklar ortaya çıkar.
A- İnternet için ayırdığı süre ona yeterli gelmez. Doyuma ulaşmak için, internete, daha fazla zaman ayırma ihtiyacı duyar.
B- İnternet kullanımını bırakması ya da azaltması sıkıntıya yol açar. - Psikomotor ajitasyon, anksiyete gelişir. Zihni internette ne olup bittiğine takılıp kalmıştır. İnternetle ilgili fantezi ve hayaller kurar. - İnternet kullanımının bırakılmasıyla ortaya çıkan şikayetler, sosyal, mesleki yaşantısını olumsuz etkiler. - Yeniden internet kullanımıyla şikayetleri azalır.
C- Kişi, internete planladığından daha sık girer, daha uzun süre kalır.
D- Kişi, sürekli olarak, internet kullanımını sınırlamak ya da bırakmak isteğini duyar ve bu konuda başarısız girişimler yapar.
E- İnternetle ilgili değişik aktivitelere (kitap, taratıcılar, yüklenecek programlar, vs.) çok zaman ve para harcar.
F- Aşırı internet kullanımı nedeniyle, kişide, sosyal, mesleki, ailevi ilişkiler aksar; bedensel ve ruhsal bozukluklar ortaya çıkar.
KUSURSUZ AŞK...
Artık gitme demeyeceğim, zaten iyice hazırsın bu sefer.Herşeyi yanında götür; anılarımızı, umutlarımızı, sevgimi de al belki lâzım olur.Tek kelime etmesem diyorum, ama etmeliyim, sana bilmediğin bir şeydenbahsetmeliyim; kendimden. Evet, onca zaman tanıdığını sandığın benden.Hırçın yanımı gördün daha çok, oysa öyle uysal bir çocukmuşum ki.Neydi beni zaman zaman hoyrat yapan?Sanırım, düşünmedin.Birini ayrı tutsam da renklerin hepsini sevdim, mevsimleri de.Aslında çok şey var sevdiğim,kavgalar ve savaşlar dışında bir de niye olursa olsun vedalaşma anları, İsterdim ki uyumlu halimi yaşasaydın daima ama bana hep vurgunsaatlerinde geldin, ya da sen vurdun.Uzaklara bakardım uysal çocukluğumda içimde dolmayan derin boşluğumla,denizden gelecek bir gemi bekledim durdum,sonra yıldızlara baktım yıllarca ve sen sandığım bir yıldıza.Kadınlar, erkekler, çocuklar ve şehirler tanıdım, çoğunu da sevdim.Aşklarım da oldu, hem de uğruna ölebileceğim aşklar, ama en çok seni sevdim.Ve şimdi gidiyorsun, evet git içimdeki melek sana dua edecek.Sanırım kahrolmayacağım bu veda sahnesine - senin baban öldü mü?Bu gidiş ölümden beter olamaz. Hangisi doğru bilmiyorum,Seni uğurlayıp öylece kalmak mı?Yoksa, benim uyumamı bekleyip gitmen, benim de sensiz sabaha uyanmam mı?Bence şimdi git, hayır gitme! Yani git de önce üstümü ört, ben uzanayım şöyle, ışığı kapat ve git.Hayır hayır gitme!Yani git de ışığı yak git, ben karanlıktan korkuyorum da!Hem sensizlik hem karanlık bu kadarı fazla.Üstümü de örtme bu şevkat de fazla, ışıkların hepsi açık olsun.İçim burkuluyor sen nasıl gidersen git. Dur, burayı iyi dinle; birkez daha söylüyorum ve son kez.Seni seviyorum.Sen giderken ben içimden haykıracağım ´kusursuz bir aşktı bu´ diye.Kusursuz bir aşktı benim sana büyüttüğüm sen ne yaşadın bilmiyorum...Yine de tanıdı gönlüm yaşadıBir kusursuz aşk büyüttüm sana pişman değilim Her akşam vaktinde bu gönül üzülürHüzünle dolar seni düşünürŞimdi çok uzakta kimbilir neredesinGeri dön ya da dönme ben sendeyim
7 Ağustos 2007 Salı
NE KADAR ZENGİNİZ,NE KADAR FAKİRİZ...
Hızla kalabalıklaşan ve küreselleşen dünyamızdaki çarpıklıklardan dolayı günde 1$’dan az gelirle 1.3 milyar insan ve 2$’dan az gelirle 3 milyar insan yaşam savaşı vermektedir. Günde 1$’dan az gelirle geçinmek zorunda kalanların %70’i kadın ve çocuklardır. Zenginlik ve refah insanların kafalarını sürekli meşgul eder. Ne kadar zengin olduğumuzu bizden daha zenginlere bakarak değerlendirdiğimizde çoğunlukla mutsuz ve kötümser oluruz. Küresel zenginlik listesi dünyada kişilerin yıllık kazançlarına göre zenginlik liginde gerçek pozisyonlarını belirlemesini sağlamaktadır. Dünyada insanlar ne kadar kişiden daha zengin olduklarını anlayınca hem daha mutlu/iyimser olmakta hem de fakirlere daha fazla bağış yapmaktadırlar. […]
Zenginlik Nasıl Hesaplanıyor?
Küresel zenginlik listesi Dünya Bankası Gelişme Araştırma Grubunun verileri baz alınarak hesaplanmaktadır. Hesaplamalarda Dünya toplam nüfusu 6 milyar ve ortalama yıllık gelir 5000$ kabul edilmektedir. Ülkemiz 30 OECD ülkesi içinde %9.8 büyüme hızıyla birinci olurken kişi başına düşen milli gelirde yaklaşık 4000$ ve satın alma gücü paritesine göre de sonuncu sırada yer almaktadır. Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir Dünya ortalamasının (5000$) altındadır. Dünya Bankası verilerine göre yıllık gelirin yüzde farklı gelir gruplarına göre dağılımı aşağıdaki gibi olmaktadır.
Dünya nüfusunun yarısı dünyada gelirin %11.3’ü ile geçinirken, dünya nüfusunun en üst %10’luk dilimi dünya gelirinin %51 ile geçinmektedir. Dünya nüfusunun en üst %5’i dünya gelirinin yaklaşık %34’ünü ve en üst %1 ise %10’unu almaktadır.
Yüzde Dünya Nüfusu-Yüzde Dünya Geliri-Yıllık Kişisel Gelir-Günlük Kişisel GelirEn alt % 10 0.8 $400 $1,10En Alt % 20 2.0 $500 $1,37En Alt % 50 8.5 $850 $2,33En Alt % 75 22.3 $1,487 $4,07En Alt % 85 37.1 $2,182 $5,98En Üst % 10 50.8 $25,400 $69,59En Üst % 5 33.7 $33,700 $92,33En Üst % 1 9.5 $47,500 $130,14
Ülkemizdeki kişilerin yıllık gelirleri göz önüne aldığımızda Türk halkının küresel zenginlik/fakirliği aşağıdaki gibi belirlenmektedir:
Aylık YTL Kazanç-Yıllık Euro Kazanç-Dünyada En Zengin % Kaç Kişi İçindesiniz-Dünyada Kaç Kişi Sizden Fakir100 706 %50.36 2966250000350 (asgari ücret) 2472 %14.77 5113304010500 3530 %14.50 5129728331900 (mühendis) 6353 %13.77 51735223931200 8470 %13.22 52064165581500 10589 %12.67 52392962481900 13412 %11.94 52831358342200 (profesör) 15530 %11.39 53160155232500 17647 %10.85 53488796893000 (bürokrat) 21176 %10.03 53980220581.7 YTL = 1 Euro, Dünya Toplam Nüfusu: 6 milyar kabul edildi.
Aylık geliri 100 milyon (100 YTL) olan bir kişi Dünyada yaşayan insanların yarısından daha zengin olmaktadır. Asgari ücret alan bir kişi ise Dünyada en zengin %15’lik dilimin içinde bulunmaktadır. Dünyada yaşayan 5 milyar 113 milyon kişiden daha zengin olmaktadır. Aylık geliri 900 milyon olan bir mühendis/polis/öğretmen vs ise Dünyada en zengin %13.8’lik dilimde yer almaktadır. 5 milyar 173 milyon kişiden daha zengin olmaktadır. Yıllık geliri 2.2 milyar olan bir Profesör/Vali ise Dünyada en zengin %11.4’lik dilimde yer almakta olup, 5 milyar 349 milyon kişi ondan daha fakirdir. Aylık geliri 3 milyar olan bir bürokrat/üst düzey yönetici ise Dünyada en zengin %10’luk dilimde yer almakta olup, 5 milyar 398 milyon kişiden daha zengindir.
SONUÇ
Küreselleşen Dünyada insan nüfusu hızla artarken, insanların Dünya gelirinden aldıkları paylarda çarpıklıklar giderek artmaktadır. Dünyada adil gelir dağılımı/paylaşımı yoktur. İnsanların dünyadaki zenginlik ligindeki yerini belirlemesi ne derece fakir/zengin olduğunu belirlemesi, onun daha mutlu, huzurlu, verimli ve kendilerinden daha kötü durumda olanları anlamasına yardımcı olabilecektir. Beklediğimizden daha zengin çıkmamızda Dünyada bizden daha fakirleri daha çok düşünmemize, onlara daha fazla yardım/bağış yapmamıza yol açabilir. İnsanlar daha çok kendinden daha iyi durumdaki insan/ülkeleri gördükleri için kendinden daha kötü durumdaki insan/ülkeleri görmezlikten gelebilmektedir. Her ne kadar her ülkenin yaşam standartları birbirinden farklı ise de kendimizden daha düşük standartlarda yaşamak zorunda kalan milyarlarca insanı unutmamamız gerekmektedir. Ülkemizde beğenmediğimiz ve çok düşük bulduğumuz asgari ücretten bile daha düşük gelirle yaşam savaşı vermek zorunda olan Dünyada 5.1 milyar insan olduğunu göz ardı etmememiz gerekmektedir. Yolsuzlukların bitmediği ülkemizde bazı yönetici ve bürokratların da dünyada en zengin %10’luk kesimde olduklarını unutmamaları ve bununla yetinmeleri gerektiğini vurgulamakta yarar vardır.
Prof.Dr. Muammer KayaTeknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü
Zenginlik Nasıl Hesaplanıyor?
Küresel zenginlik listesi Dünya Bankası Gelişme Araştırma Grubunun verileri baz alınarak hesaplanmaktadır. Hesaplamalarda Dünya toplam nüfusu 6 milyar ve ortalama yıllık gelir 5000$ kabul edilmektedir. Ülkemiz 30 OECD ülkesi içinde %9.8 büyüme hızıyla birinci olurken kişi başına düşen milli gelirde yaklaşık 4000$ ve satın alma gücü paritesine göre de sonuncu sırada yer almaktadır. Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir Dünya ortalamasının (5000$) altındadır. Dünya Bankası verilerine göre yıllık gelirin yüzde farklı gelir gruplarına göre dağılımı aşağıdaki gibi olmaktadır.
Dünya nüfusunun yarısı dünyada gelirin %11.3’ü ile geçinirken, dünya nüfusunun en üst %10’luk dilimi dünya gelirinin %51 ile geçinmektedir. Dünya nüfusunun en üst %5’i dünya gelirinin yaklaşık %34’ünü ve en üst %1 ise %10’unu almaktadır.
Yüzde Dünya Nüfusu-Yüzde Dünya Geliri-Yıllık Kişisel Gelir-Günlük Kişisel GelirEn alt % 10 0.8 $400 $1,10En Alt % 20 2.0 $500 $1,37En Alt % 50 8.5 $850 $2,33En Alt % 75 22.3 $1,487 $4,07En Alt % 85 37.1 $2,182 $5,98En Üst % 10 50.8 $25,400 $69,59En Üst % 5 33.7 $33,700 $92,33En Üst % 1 9.5 $47,500 $130,14
Ülkemizdeki kişilerin yıllık gelirleri göz önüne aldığımızda Türk halkının küresel zenginlik/fakirliği aşağıdaki gibi belirlenmektedir:
Aylık YTL Kazanç-Yıllık Euro Kazanç-Dünyada En Zengin % Kaç Kişi İçindesiniz-Dünyada Kaç Kişi Sizden Fakir100 706 %50.36 2966250000350 (asgari ücret) 2472 %14.77 5113304010500 3530 %14.50 5129728331900 (mühendis) 6353 %13.77 51735223931200 8470 %13.22 52064165581500 10589 %12.67 52392962481900 13412 %11.94 52831358342200 (profesör) 15530 %11.39 53160155232500 17647 %10.85 53488796893000 (bürokrat) 21176 %10.03 53980220581.7 YTL = 1 Euro, Dünya Toplam Nüfusu: 6 milyar kabul edildi.
Aylık geliri 100 milyon (100 YTL) olan bir kişi Dünyada yaşayan insanların yarısından daha zengin olmaktadır. Asgari ücret alan bir kişi ise Dünyada en zengin %15’lik dilimin içinde bulunmaktadır. Dünyada yaşayan 5 milyar 113 milyon kişiden daha zengin olmaktadır. Aylık geliri 900 milyon olan bir mühendis/polis/öğretmen vs ise Dünyada en zengin %13.8’lik dilimde yer almaktadır. 5 milyar 173 milyon kişiden daha zengin olmaktadır. Yıllık geliri 2.2 milyar olan bir Profesör/Vali ise Dünyada en zengin %11.4’lik dilimde yer almakta olup, 5 milyar 349 milyon kişi ondan daha fakirdir. Aylık geliri 3 milyar olan bir bürokrat/üst düzey yönetici ise Dünyada en zengin %10’luk dilimde yer almakta olup, 5 milyar 398 milyon kişiden daha zengindir.
SONUÇ
Küreselleşen Dünyada insan nüfusu hızla artarken, insanların Dünya gelirinden aldıkları paylarda çarpıklıklar giderek artmaktadır. Dünyada adil gelir dağılımı/paylaşımı yoktur. İnsanların dünyadaki zenginlik ligindeki yerini belirlemesi ne derece fakir/zengin olduğunu belirlemesi, onun daha mutlu, huzurlu, verimli ve kendilerinden daha kötü durumda olanları anlamasına yardımcı olabilecektir. Beklediğimizden daha zengin çıkmamızda Dünyada bizden daha fakirleri daha çok düşünmemize, onlara daha fazla yardım/bağış yapmamıza yol açabilir. İnsanlar daha çok kendinden daha iyi durumdaki insan/ülkeleri gördükleri için kendinden daha kötü durumdaki insan/ülkeleri görmezlikten gelebilmektedir. Her ne kadar her ülkenin yaşam standartları birbirinden farklı ise de kendimizden daha düşük standartlarda yaşamak zorunda kalan milyarlarca insanı unutmamamız gerekmektedir. Ülkemizde beğenmediğimiz ve çok düşük bulduğumuz asgari ücretten bile daha düşük gelirle yaşam savaşı vermek zorunda olan Dünyada 5.1 milyar insan olduğunu göz ardı etmememiz gerekmektedir. Yolsuzlukların bitmediği ülkemizde bazı yönetici ve bürokratların da dünyada en zengin %10’luk kesimde olduklarını unutmamaları ve bununla yetinmeleri gerektiğini vurgulamakta yarar vardır.
Prof.Dr. Muammer KayaTeknoloji Araştırma Merkezi (TEKAM) Müdürü
SÜREGELEN KADIN PORTRESİ...
Mutsuzluk genel olarak dişi çizgiyi izler.Bazı kalıtsal anomiler gibi anadan kız evleda geçer.Geçerkende zayıflayacağına daha yoğun,daha kalıcı ve derin olur.
Biz kuşaklar boyunca yalnız yatak odasını,mutfağı,banyoyu tanıdık;binlerce,milyonlarca adım atar,iş görürken hep aynı kini,doyumsuzluğu içimizde taşırdık.Feminist mi olduk?Hayır,korkmayın,yalnızca geride kalanlara daha parlak bir ışık altında bakmak istiyoruz...
Biz kuşaklar boyunca yalnız yatak odasını,mutfağı,banyoyu tanıdık;binlerce,milyonlarca adım atar,iş görürken hep aynı kini,doyumsuzluğu içimizde taşırdık.Feminist mi olduk?Hayır,korkmayın,yalnızca geride kalanlara daha parlak bir ışık altında bakmak istiyoruz...
SAAT BEŞ...
Gece uyandım.Tıkırtı falan da yoktu üstelik.Üzerim açılmıştı hafiften,ay ışığı bir ayağıma vuruyordu,bembeyez...demeyeceğim,ayağıma vuran karşıdaki inşaatın tek tük ışıklarından oluşmuş bir yansımaydı.Herkese ay ışıgı vurur bana inşaat ışığı(!) ama sonuçta ikiside yansıma değil mi! Kalktım.Mutfağa gittim,bir bardak su aldım dolaptan,yavaş yavaş içmeye başladım balkonun camdan kapaklarının arkasında durmuş olan,uyuyan ankara ya bakarken,sonra suyu yudum yudum,damla damla içtiğimi farkettim,herhalde yaklaşık 10 dakikadır aynı bardaktaki suyu bitirmeye çalışıyordum.Nede olsa sıkıntı var dikkatli içmek lazım:)! diye geçti aklımdan,güldüm...Cam kapakların lastiklerinin artık eskimiş kısımlarından soğuk giriyordu içeriye,Ay Ağustos ama Ankara bu,yaz gecesi antalya nın kışına benziyor,üşüdüm...saat sabaha karşı beş,uyku lazımdı...
5 Ağustos 2007 Pazar
ben şimdi ne yapayım
bana yaklaşmak mı istiyor yoksa benden uzaklaşmak mı istiyor anlam veremiyorum. Hiç birşey de soramıyorum. Çünkü o bilmiyor ama ben onu çok seviyorum. Bilsin de istiyorum. işte, işte bu yüzden sevgimi gizliden belli etmeye çalıştım. Anlamadı sanırım... Ya da anladı ve onda karşılığı olmadığı için kaçmaya başladı. Kaç bakalım, ne kadar kaçacaksın... O kaçtıkça ben ona daha çok bağlandım. Ben şimdi ne yapayım... Onu yüreğimden atamıyorum diye yüreğimi mi söküp atayım...
Şule Çolak
5 Ağustos 2007
Şule Çolak
5 Ağustos 2007
3 Ağustos 2007 Cuma
ilk aldanışım
kendimi bırakmıştım son zamanlarda, bıkmıştım herşeyden; herkesten kaçmak istiyor, gitmek istiyordum artık bu şehirden... gidemedim...gidemedim, yine buradaydım... sen çıkmıştın karşıma, sensiz olmazdı gidemezdim. Aslında bana uzaktın ama seninle aynı şehirde olmak bile bana yeterdi...aynı şehirdeydik... seviyordum seni, uzaktan da olsa. sevdiğini sanıyordum, oysa yanılmışım, hem de çok yanılmışım... ve bu benim ilk aldanışım :'(
Şule Çolak
3 Ağustos 2007
2 Ağustos 2007 Perşembe
geliyor...
Daha ağustos ama sanki sonbahar geldi.hava karardı,soğudu...Sanki o sonbaharın matlığı çöktü şehrin üstüne.gelme sonbahar,kıyma yaza,bırak coşkun güneşle biraz daha hasret giderelim...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)